Eşim ve ben çok tatil planı yapan insanlar değiliz fakat görmek istediğimiz yer olduğunda yerimizde duramıyoruz. Üniversite yıllarından beridir görmek istediğim yegâne yerdir Safranbolu. Tatil olduğu bir gün lazım olan bütün eşyalarımızı yanımıza alıp ki en önemlisi 5 makara film alıp atladık arabaya, kalacağımız yer için bile internet’e bakmadan nereleri gezeceğimizi incelemeden düştük yola.
İstanbul’dan Ankara’ya giderken bolu tünelinden de ilk defa geçerek Gerede çıkışından Karabük tarafına sapmanız yeterli. Sabah yola çıktık akşama doğru vardık Safranbolu’ya. Sağ olsun bir öğrencim oralı ve yardımcı olmuştu bize, doğruca Bağlar Mevkii’ye gittik. Bu arada yolunuz Bağlar’a düşerse mutlaka Bağlar Gazozu için derim, lezzeti halen damağımda.
Bağlar çok küçük ve şirin bir yer eğer ki kafanızı dinlemek istiyorsanız tavsiyenin de ötesinde bir şekilde gitmenizi isterim. Safranbolu Kız Meslek Lisesi’nin yanında üç katlı bir tarihi bir konakta uygulama oteli mevcut, burada size hizmet eden ve yardımcı olanların hepsi lise öğrencisi. Bunun yanında eski Safranbolu, yeni yerleşimin olduğu merkez ve bağlar Mevkii’nde kalabileceğiniz sayısız ve eşsiz özelliklerde bulabileceğiniz tarihi konaklar bulabilirsiniz. Eğer ki özel bir günde tatilde gidecekseniz (bayram, resmi tatil v.b. gibi) mutlaka önceden arayıp rezervasyon yapmanız gerekmekte, yoksa kalacak yer bulamayabilirsiniz.
Ocak ayında gittiğimiz için etrafta halen kar vardı. İlk gün kaldığımız konakta öğrenciler bizim rahatımızı o kadar çok düşünüyorlardı ki üşümeyelim diye kaloriferleri biraz fazla açmış olacaklar ki gece camları açıp yattık yine de üşümedik. Akşam olunca sessizlik o kadar dinlendiriyor ki sizi, kulaklarınız eğer sessizliğe alışkın değilse rahatsız bile olabilirsiniz. Sabah kalktığınızda genç enerjik ve pırıl pırıl gençler karşılıyor sizleri, kaldığınız yerde o kadar dost canlısı insanlar var ki sohbetsiz bir gün geçirmezsiniz. Sabah kahvaltı esnasında mutlaka günlük planınızı yapmalısınız, bir de üzerine sınırlı vaktiniz varsa mutlaka her saatinizi hatta dakikanızı dikkatlice planlayın. Eşimle yaptığımız gezide bizi en büyük engelleyen sorunumuz fotoğraf çekimi yapacağımız için ışıktan yararlanmak için güneşin kaçmasıydı, dolayısıyla vaktimiz çok kısıtlıydı.
Gezimize ilk başladığımız yer Hıdırlık tepesi diye bilinen ve Eski Safranbolu’yu, Cinci Han’ı, Eski Hükümet Konağı, Saat Kulesi, İzzet Mehmet Paşa Camii ve Demirciler Çarşısı’nı tepeden görebilme şansına sahip oluyorsunuz. Hıdırlık tepesinde şehri şöyle bir göz alabildiğince izledikten sonra ilk uğradığımız yer şimdi müze olarak kullanılan Kaymakamlar Evi’ydi. Gittiğimiz her konakta mutlaka bir rehber ziyaretçileri bilgilendirip aynı zamanda sorduğumuz sorulara cevaplar vermesi bilmediğiniz konularda bilgi sahibi olmanızı sağlıyor.
Bu kenti gezerken müze’de geziyormuş hissine kapılabilirsiniz ki, 1994 yılından beri UNESCO’nun Dünya Mirasları Listesi’nde olması ve koruma altında olmasına hak vereceksiniz. Konaklara girdiğinizde hemen aklınıza büyük mobilya mağazalarında gördüğünüz modüler yaşam ve mobilyalar gelebilir, 18. Yüzyılda inşa edilmemiş olsa bir an o büyük mobilya şirketlerinden kopya çekildiğini düşünürsünüz. Aslında atalarımız modüler mobilya ve yaşam konusunu 18. Yüzyılda üzerine çok düşünmüş ve uygulamaya koymuşlar. Konak içerisinde her oda aslında bir ailenin yaşam alanı gibi döşenmiş, duvarın bir kenarı bizim şu an şömine olarak bildiğimiz ama o dönemde yemeklerini yapmak ve temizlenmek için kullandıkları sularını ısıtmak için ateş yakılan bölüm bulunmakta. Diğer duvarlarda iki adet ahşap dolap bulunur. Yorganlar, döşekler ve çeşitli yükler için bu dolapları kullanırsınız, ortadaki sehpayı kaldırıp dolap içerisinde sakladığınız yatağınızı koyduğunuzda bir anda yemek odası, yatak odası haline dönüşmekte ve bununla da sınırlı kalmayıp çeşitli meyveleri kurutmak için dolapların üzerlerini kullanırlarmış.
Pencereler büyük önem taşırmış Osmanlı mimarisinde, güneş almalı ve rahatça açılabilmeliymiş. Sedirlerle bezenmiş her pencere önünde şekersiz bir sakızlı Türk kahvesinin, inanın kırk değil seksen yıl hatırı olur benim için…
Şehrin merkezinde gezintiye çıktığımızda Arnavut kaldırımlı dar sokakların ve her iki tarafında taş ile ahşap işçiliğinin mükemmel uyumuyla cumbalı Safranbolu evlerini gördüğünüzde o sıcaklığı hissetmemeniz olası bile değil. Sokaklarında dilerseniz yürüyerek gezebilirsiniz ama çabuk yorulan bir yapınız varsa merkezde minik golf arabaları ile tur düzenleyen bir şirket mevcut, hem gezdirip hem de bazı önemli evler hakkında size bilgiler veriyorlar. İki bine yakın konağın bulunduğu Safranbolu’da her konakta mutlaka farklı bir özelliği keşfedebilirsiniz. Kimi konaklarda iç mekân havuzlarını, kapı tokmaklarını, duvar ve tavan süslemeleri ve en önemlisi Osmanlı mimarisinin göze çarpan özelliği olan ahşap oymacılığının nadide eserlerini görebilme şansınız var.
Bu arada dinlenmek için bir mola vermek isterseniz, Yemenciler Arastasında hemen girişte Boncuk kafe’de keşkek çorbası’nın ardından bir gözleme üzerine de ceviz eşliğinde acı bir kahve yorgunluğunuzu alıp size yeni yerler görmek için yeterli enerjiyi verecektir. Aynı zamanda çarşıdan çıkmadan cami avlusunda bulunan güneş saatini mutlaka görün derim. Evinize hatıralar götürmek isterseniz çarşı içerisinde size yardımcı olacak çok sayıda dükkân bulabilirsiniz ama bunların arasında en önemlisi adını da aldığı Safran’dan yapılmış Kolonya ve Çifte Kavrulmuş Safran Lokumu’nu almadan dönerseniz pişman olabilirsiniz.
Şehrin dışına çıkmadan mutlaka birkaç yüzyıl ayakta kalan camileri görmemezlik etmeyin ve bunun yanında Bulak (Mencelis) Mağarası'nı, İnce Kaya Su Kemeri'ni ve Yörük Köyü'nü oralara gitmişken görmeniz gereken yerler olarak planlarınızın arasına ekleyebilirsiniz. Yörük köyü demişken Sipahioğlu Konağı'ndaki Filiz Teyze’den bahsetmemek olmaz. Gittiğinizde Çamaşırhane’yi size gezdirirken ve tarihini anlatırken günümüz “stand-up"çılarına taş çıkartacak bir performans ile sizleri hem eğlendirecek hem de bilgilendirecek. Bu arada kendi elleriyle yaptığı Ev Baklavası'ndan yedirmeden bırakmaz. (bize zorla ikişer tabak yedirtmişti.)
Safranbolu’yu anlatmakla, yazmakla bitmez sözün özü; tarihimizin canlı ve yaşayan bir halini görmek isterseniz yolunuzu mutlaka düşürün oralara…
Gitmeden görebileceğiniz eski kent ve resim galerilerini kaymakamlık resmi sitesinden görebilirsiniz.
http://www.safranbolu.gov.tr/pnrm.htm http://www.safranbolu.gov.tr/pg.htm